Bu uzun zamandır beklediğimiz seyahat olacaktı...
Mira doğalı tam bir koca sene geçmiş, bebekli hayat gereği (Yoksa gerçeği mi demeliyim?) zamanımızın çoğunu evde geçirir olmuştuk. Hafta sonları ailece Bağdat Caddesi turları ve bir iki İzmir yolculuğu dışında, son dönemde hayatımızda pek de heyecanlı bir gezi olmamıştı.
Kızımızın birinci yaşını evde aile arasında ufak bir partiyle kutladıktan hemen sonra bu defa, anne-baba-kız, üçlü bir kutlamayı Londra'da gercekleştirmeyi hayal etmiştik.
Bu bebekle çıkacağımız ilk yurt dışı seyahati olacağından kafamızda bir takım sorularla biraz tedirgindik. "Bebeği otelde nerede yatırırız?", "Orada ne yer, ne içer?", "Gün içerisinde biz sokaklarda dolanırken ne zaman uyur?"..
Üstüne bir de yakın çevremizden pek cesaretlendirici olmayan çeşitli yorumlar gelmeye başlayınca; "Bu soğuk havada Londra'ya mı gidilir?", "Küçük çocuk yollarda üşür!", "Ya hastalanırsa, ne yaparsınız?"..
Bu soru ve yorumlar karşısında tecrübesiz de olduğumuz için seyahat öncesi heyecan kat sayımız artmaya başlamıştı.
Tüm bunlara rağmen içimde bu seyahatin çok güzel ve sorunsuz geçeceğine dair öyle kuvvetli bir his vardı ki, hiçbir şeyin motivasyonumuzu ya da moralimizi bozmasına izin vermedim. İç sesim haklıydı! Londra gezimiz çekirdek aile tarihimizde çok başarılı bir ilk tecrübe olarak yerini aldı.
Detaylı araştırmalar sonucu son derece merkezi ve rahat bir otel seçen eşime -ki bu seyahatin rahat geçmesinin püf noktasıydı- ve yolculuk boyunca uyumlu tavırlarıyla bize farklı bir ülkede, hatta farklı bir kıtanın atmosferinde nefes alma olanağı sağlayan uslu ve tatlı kızıma şükrediyorum.
Birkaç noktaya dikkat ettikten sonra küçük çocukla seyahat etmenin hiç de abartıldığı kadar zor bir durum olmadığını görmüş oldum.
Öncelikle ebeveynlerin rahat olabilmesi önemliymiş. Yani zaten eğer çocuğunuz olmuşsa genel olarak rahat olmanız gerekiyor, ama seyahatte her zamankinden de fazla rahatlık gerek. Yani çocuğun rutin öğle uykusu saatini falan unutun. Eğer pusetiniz buna müsaitse çocuk orada kestirip duruyor, gündüz gece. Ha, bu arada pusetin rahatlığı kadar, hafifliği de çok önemli, bunu eliniz kolunuz dolu seyahatlerde daha iyi anlıyorsunuz.
Sonra otelde kalırken, evde yaşarken yaptığınız gibi taze yoğurt mayalayamazsınız ya da biberon sterilize edemezsiniz. Gittiğiniz her restoranda bebeğe göre sebze çorbası olmayabilir. Artık menüden uygun bir şeyler seçeceksiniz, ne yapalım?
Her ihtiyaç olduğunda gece yarısına kadar açık Tesco'larda Hipp'in organik mamalarından bulmak mümkündü. Mama konusunda çeşitlilik inanılmazdı ve Türkiye'de hiç bulunmayan ürünler vardı. Mira'nın Londra'da mama favorisi; spagetti blognese'li oldu mesela.
Avrupa otellerinin mini boyutlarını göz önünde bulundurursak, bebeğinizle iç içe neredeyse aynı yatakta yatıyor gibi olacağınızı da unutmayın, bebek yerini yadırgayabilir, gece uykuları bölünebilir. Olsun, uyumaya mı geldik zaten bu kadar yolu taa Londra'ya kadar?
Bunlar sizi zorlayabilecek koşullar belki ama yurt dışında bebekli seyahatle ilgili olumlu noktalara da değinmeden edemeyeceğim.
Bir kere en pahalısından, en gündeliğe tüm restoran ve kafelerde bebek alt değiştirme ünitesi düşünülmüş. İstanbul'da meşhur bir zincir restoranın tasarım lavabosunun üzerinde çocuk altı değiştirmiş biri olarak "Medeniyet bu olsa gerek! " dedim doğrusu.
Londra oldukça "Çocuk dostu" bir şehir; bebekle giremeyeceğiniz yer yok gibi. Üstelik Türkiye'de olduğu gibi kimse bu durumu yadırgamıyor, size "Ne işi var bu çocuğun burada?" der gibi bakmıyor. Geceleri Londra'nın spesiyalitesi olan publar bile sağolsunlar sizi bebek arabasıyla kabul ediyor.
Şehirde küçük, büyük tüm çocukların ilgisini çekebilecek çok fazla atraksiyon var; Büyük mağazaların oyuncak bölümleri, Londra Akvaryumu ve Rainforest Cafe ise henüz bir yaşında olmasına rağmen Mira'nın adeta kendinden geçtiği yerler oldu, daha büyük çocukların sürebilecekleri keyfi düşünemiyorum bile!
Uzun lafın kısası eğer ailece bir hava değişikliğine ihtiyaç duyuyor ve "Acaba küçük çocukla rahatça kısa bir yurt dışı seyahati yapabilir miyiz?" diyorsanız, "Durmayın, düşünmeyin, yapın! " derim. Londra ise kendi tecrübemle sabit; güzel bir ilk seçim olur.
İyi keşifler!
Gençlik bu işte....Çok takdir ettim doğrusu...Üç kişilik yaşama alışacaksınız tabii...Bundan sonraki seyahatlerinizi sabırsızlıkla bekliyeceğim...
YanıtlaSilAncak fırsat bulup blogu hatmedip yorum bırakabiliyorum. Seni okumak çok keyifli öncelikle onu söylemek isterim :)
YanıtlaSilOğlan 4 aylık olduğundan beri Avrupa, Afrika demeden gezen bir aile olarak sana şiddetle katılıyorum. Bize dayatılan "Çocukla hayat zordur, çocukla gezilmez, çocuk olunca bittin sen" tamamen zırvalıkmış :)
Bu da bizim Londra yazısı http://meraklicuce.annemingunlugu.com/hayt-parki
Sevgiler mira'ya öpücükler