18 Şubat 2013 Pazartesi
Çocuk mu Senin Sahibin, Sen mi Çocuğun?
“Çocuk sahibi olmak” söylemi bana oldum olası fazla iddialı gelmiştir.
Çocuk gerçekten de sahibi olunan bir varlık mıdır? Ne kadar küçük olursa olsun, ya da büyürken senin korumana, bakımına ne kadar çok ihtiyaç duyarsa duysun, bir insan, başka bir insanın sahibi olabilir mi? Yani ne bileyim, kedi-köpek sahibi oluruz da. Çocuk?..
Hele biraz büyüsün, çocuk doğurmuş, ona bakmış olduğun için kendinde onun hayatı ve seçimleri üzerinde kesin yönlendirmeye sahip olma hakkını görmek, kendi seçimlerini yaşamasına izin vermemek. Çocuğun ne istediğinin ya da eğilimlerinin ne olduğunun önemli olmadığı, ailesinin onun için arzuladığı ve uygun gördüğü hayatı yaşamaya zorlandığı bir ömür. Çocuğun ailesinin yanı başından, güvenli kucağından mümkünse pek uzağa gönderilmediği, ya da çeşitli sebeplerle (okumak, iş…) bir süreliğine gönderilse de, ardından mutlaka dönüp, dolaşıp “aile ocağına” geri geldiği bir sistem. İşte bu sahiplik sistemi ve sistemin beklentileri çocuklara çok fazla özgürlük ve gelişme alanı sağlamıyor ne yazık ki. Her ne kadar toplumsal yapımızda var olan "korumacılıkla" çocuklarımızdan kopmak bazen zor gelse de, onların da kendi hayat deneyimlerini yaşamalarına imkan sağlamalı, bu anlamda ihtiyaçları olan alanı tanımalı ve “sahiplenmeyi” dozunda tutarak; istediklerinde yol göstermek, destek olmak şeklinde uygulamalı görüşündeyim. Bir insanı doğurmuş olmak ya da ona bakmak ve yetiştirmek, kimseye kendini onun sahibi olarak görme hakkını vermemeli.
İronik belki ama, diğer görüşün aksine çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren bir anlamda “senin sahibin” olduğu bir hayat yaşamıyor muyuz aslında? Şimdiye kadarki kısa deneyimim gösterdi ki; çocuk doğar doğmaz, tüm hayatını onun merkezde olduğu bir akışa göre yaşamaya başlıyorsun ve tüm zorluklarına rağmen, çocuğun senin dünyanın merkezi, hayatının sahibi olmasından keyif alıyor, buna tam anlamıyla gönüllülük gösteriyorsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder