8 Şubat 2013 Cuma

Biraz Anlayış Lütfen...



Bağdat Caddesi’nde bir kafe. Evden bir iki saatliğine biraz kafa dinlemeye çıkmışım. Minik kızım evde mışıl, annem de başında, yani her şey yolunda. Amacım; bir parça olsun günlük rutinden uzak, kendime vakit ayırmak, biraz okumak ve hatta eğer şanslıysam biraz yazmak. Oturduğum kafe genelde oldukça sessiz, sakin bir mekan. Biraz hava alayım diye dışarıda oturuyor ve kahvemi söylüyorum. Bugün burası çok kalabalık, sanki Cadde’de orta yaş ve üzeri hanımların hepsi bir ağızdan sözleşmişçesine buluşmuşlar. Çoluk, çocuk da bol. Derken yan masadaki ikizler gözüme çarpıyor. Bir, maksimum bir buçuk yaşında şirin mi şirin erkek bebekler. Anneleri sanki ikizliklerini vurgulamak istercesine baştan aşağı bir örnek giydirmiş kardeşleri. “Tek bebek bile ne kadar zor, iki tanesi nasıldır acaba?” diye düşünürken, bebekler ağlamaya başlıyor. Önce biri, sonra pek tabi ki onu takiben diğeri, hem de sanki etlerinden et kopuyormuşçasına, avazları çıktığı kadar! Tam “Şansa bak, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak bu olsa gerek" diye düşünüyordum ki, ani bir öksürük sesiyle irkildim! Bebeklerin aynı anda avazları çıktığı kadar ağlamasından panik olan yorgun anne, bebeğe su verip susturmaya çalışırken birinin genzine su kaçtı ve bu defa çocuk aksırıp, tıksırmaya, boğulurcasına öksürmeye başladı. Zavallı anne iyice panik! Neredeyse o da ağlayacak! Kadıncağız bu haldeyken yan masadaki orta yaş bayan gurubundan  "Üüff başımız şişti, bu ne terbiyesizlik!” diye serzenişler yükselmeye başlamasın mı? Kafalarını sallayarak, kınayan bakışlarla ve sert sözlerle genç anneyi acımasızca eleştirmeye başladılar. Şaşkın anne boğulmak üzere olan bebeğini mi kurtarsın, diğer tarafta hüngür hüngür ağlayan öteki bebeğini mi sustursun, yoksa bu anlayışsız kadınlara laf mı yetiştirsin bilemez halde. O sırada "Lütfen biraz anlayış gösterin, bebeğim nerdeyse boğuluyordu” diye durumu izah etmeye çalışırken, kadınlardan “Al bebeğini Acil'e götür o zaman” diye bir yanıt almayı hiç beklemiyordu herhalde?..
Alı al, moru mor, tam kadına yanıt verecekken aynı masadan bu defa başka bir kadın “ Burası çocuk parkı değil” diye çıkıştı. Genç anne ümitsizce “Sizin çocuğunuz yok mu?” diye soracak oldu ki, yan masadan hemen okkalı bir yanıt geldi; “ Biz de boyumuzca çocuk büyüttük ama çocukla evimizden çıkmazdık, kimseyi de rahatsız etmezdik!”
Düşünüyorum da ne kadar çok şey değişmiş... Eskiler, çocuk olunca aylarca, hatta yıllarca dış dünyadan kopuk, eve hapis halde yetiştirmişler evlatlarını. Şimdinin yeni anneleri ise şartları uydurmaya çalışarak her ne olursa olsun dış dünyadan kopmak istemiyor. Kimileri bir süreliğine çalışma hayatından uzak kalsalar bile, bebekleriyle sosyal yaşamın bir parçası olmaya devam etmek istiyor. Bana sorarsanız, sağlıklı olan da bu sanki; yani "Aman kimse rahatsız olmasın" diye çocuklarını dışarıya çıkartmayan, hayattan kopan annelerin psikolojileri de bozuluyor. Böyle eve kapanarak çocuk büyüten anneler, kendi çocukları dahil herkese daha az tolerans gösterir oluyorlar.
Tam da bugün yan masada oturan, boylarınca çocuk yetiştirmiş ama hayata dair tüm esneklik ve anlayışlarını kaybetmiş anneler gibi…

2 yorum:

  1. inanamıyorum diyeceğim kadınlara ama maalesef böyle tipler çok ortalıkta...sen birşeyler diyebildin mi kadınlara? hoş desen, sana da verecekleri cevap hazırdır...ama birilerinin bu kadınlara da bi höt demesi lazım gari...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O gün kendimi oldukça zor tutmuştum Füs'çüm :-(

      Sil