1 Nisan 2013 Pazartesi

Nicelik mi Nitelik mi İşte Bütün Mesele Bu


Geçenlerde gazetede bir röportaj okudum. Hoş fiziği ve kimilerine göre fazla cüretkarlığıyla meşhur bir kadın köşe yazarı bu defa yine kendisi gibi güzel ve oldukça çarpıcı başka bir kadınla röportaj yapmış.
Resminden gördüğüm kadarıyla röportaj yapılan kadın gerçekten köşe yazarının abarttığı kadar var: Hem çok zarif, hem doktor,  hem sanatçı, hem eş, hem anne...
Pek çok şeyi aynı anda ve hakkını vererek yapabilenlerden.
Kadın, profesyonel anlamda psikiyatrist olarak çalışıyor. Aynı zamanda geçenlerde İstanbul'daki üçüncü resim sergisini açmış, evli ve iki çocuğu var.
Paralel hayatlara ve enerjik olmaya inanan biri. Ona göre; aynı anda pek çok farklı şeyi yapmak gerek, tek hedefe odaklanmak yetersiz.
"Bir kadının yatırımı sadece anneliğe ya da eşliğe" olmamalı demiş. Ne kadar güzel söylemiş! Ancak, bu pek de öyle söylendiği kadar kolay bir şey değil. Bu derece iddialı konuştuğuna göre "Bir bildiği vardır" dedim ve tüm röportajı hızla okudum. Söylediğine göre; çok yönlülük düşünülenin aksine kaosa yol açmazmış.
"Kadın eğer isterse aynı anda mesleğini de yapar, sanatını da icra eder, çocuklarına da bakar, eşini de hoş tutar. Aynı anda farklı şeyler yapmak melankolizmi engeller" demiş. Sanırım röportajda en çok ilgimi çeken cümle bu oldu.
Son dönemde kafama takılmış bir konudur bu. Anne olduktan sonra çalışma hayatına ara veren ve sonra belki de anneliği çok benimsedikleri için ya da başka sebeplerle bir daha eskisi gibi çalışmaya dön(e)meyen kadınların melankolisi. Kimi sonsuza kadar, kimi sadece bir süreliğine...
Kızım doğalı  bir buçuk sene geçtiğine ve hala bir işe başlamadığıma göre şimdilik ben de bu gruba giriyorum ister istemez. Her ne kadar içten içe çalışma hayatına geri dönme isteğim yavaş yavaş kıpırdamaya başlasa da, "Tamam, geri dönmeye hazırım" diyerek, kararlılık gösteremiyorum henüz.
Peki ben ve benzer yapıda hemcinslerim neden bu kararlılığı gösterip aynı anda pek çok şeyi yapmayı denemiyoruz? Bunu başaramadığımız için mi daha duygusal/melankolik oluyoruz? Ya da aslında fazla duygusal/melankolik olduğumuz için mi aynı anda her şeye atlayamıyoruz? Alın size bir "Yumurta-tavuk" ikilemi daha.
Aslında bizler de pek tabi ki anneliğin bir kadının kendini ifade etmesinin tek yolu olmadığını gayet iyi biliyoruz. Peki madem öyle neden uygulamada bunu değiştiremiyoruz ve atıl kalıyoruz?
Bunları düşünürken gazetenin başka bir sayfasında, başka bir kadınla ilgili başka bir haber:  Radyocu, köşe yazarı, sunucu, reklam-pazarlama müdürü olan bayan bilmem kim, şimdi de otel işletmeciliğine soyunmuş. Sıfatlara bak! "On parmağında on marifet! " buna deniyor herhalde. Son zamanlarda bu tarz insanların sayısı oldukça arttı gerçekten. Kart viziteleri bir hayli kalabalık.
Amerikalılar "Multi-tasker" diyor bu gibi kimselere, yani pek çok şeyi aynı anda yapabilen insanlar. İş hayatında da onlar çok makbul. Rekabet ve hız kavramlarının ön planda olduğu bir dünyada pek tabi ki aynı anda farklı işleri yapabilen jonglör gibi insanlar tercih ediliyor artık.
Bu yeni hayat tarzının artıları yanı sıra,  kendine göre eksileri de vardır mutlaka diye düşünüyorum.
İlk olarak aklıma gelen; bu tarz insanların mükemmeliyet duygusundan uzak olmaları gerektiği. Yani çok sayıda iş, uğraş ama bunu gerçekleştirmek için belki de kaliteyi çok fazla ön planda tutmamak durumundalar?
Günün sonunda, bu kadar çok karpuzu tek bir kola sığdıracağım derken hiç mi kayıp düşmez o karpuzlar merak ediyorum doğrusu? Siz ne dersiniz?






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder